Taksirle Öldürme Suçu ve Hukuki Süreçleri
- Emir Pekyörük
- 10 Mar
- 12 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 gün önce
1. TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇU NEDİR?
765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, taksir tanımı yapılmamıştır. Adı geçen Kanunun 455. ve 459. maddelerde tedbirsizlik, dikkatsizlik, meslek ve sanatta acemilik, nizam, talimat ve emirlere riayetsizlik sonucu ölüme veya yaralamaya neden olan kişilerin cezalandırılacağı hükme bağlanmıştı. 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu’na getirilen yeni düzenlemelerden biri olan taksir, doktrinde suçun manevi unsurları başlığı adı altında kastın yanında kendine yer bulmuştur. Taksir, ceza kanunumuzun 22. Maddesinde ‘’Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.’’ Şeklinde ifade edilmiştir. Kanun koyucunun taksir tanımı ışığında, bir hareketin taksirle icra edildiğine dair kanaatin oluşması için bilme,isteme ve öngörme unsurlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Değerlendirme sonrasında ise failin kusur oranı, cezalandırma aşamasını neticelendirecektir.
Taksirle öldürme; dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil eden hareket sonucunda, öngörüldüğü halde istenmeyen ölüm neticesinin meydana gelmesidir. Taksirle öldürme suçu Türk Ceza Kanunu’nun 85. Maddesinde düzenlenmiş ve ‘’TCK 85/1: Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’ hükmü ile cezai yaptırıma bağlanmıştır. Yine 85. Maddenin ikinci fıkrasında ise taksirle öldürme fiilinin birden fazla kişiye sirayet etmesi durumu karşımıza çıkmaktadır. Buna göre ‘’TCK 85/2: Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’ hükmü ile taksirle öldürmenin yanında meydana gelen birden fazla kişinin yaralanması gibi neticelerin varlığı, cezada arttırım sebebi sayılmıştır.
Taksirle öldürme suçu üç ana unsurdan meydana gelmektedir. Bunlar: Dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali, neticenin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık sonucunda meydana gelmesi ve nedensellik bağının kurulmasıdır. Bu unsurlardan birinin yokluğu durumunda taksirle öldürme suçu kişiye isnat edilemez ve sanık cezai yaptırıma tabii tutulamaz.
1.2 TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇUNUN UNSURLARI
TCK 22/2: Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
Yasa koyucu taksirin kanuni tanımında ana unsurları açık bir şekilde belirtmiştir. Bu ifade ile dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil eden bir fiilin meydana getireceği neticelerin öngörülmemesi, öngörülüyorsa da sonucun istenmemesi hususları ana unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
A-Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık: Dikkat ve özen yükümlülüğü, birtakım tedbirler alarak ortaya çıkacak sonuçların önlenmesi yükümlülüğüdür.
Türk Ceza Kanunu, kişilere, sorumluluğu altında olan kişi, eşya veya belirli bir şeyin çevredeki nesne ve bireylere herhangi bir zarar vermemesi için gerekli dikkat ve özeni gösterme mükellefiyeti yüklemiştir. Kanun koyucu, bu mükellefiyeti kişilere yüklerken onlara tek başlık altında birden fazla görev addetmiştir. Bu görevler gündelik hayatta keyfi davranışların başkasına zarar vermemek üzere gerçekleştirilmesi, kişilerin daima bireyin topluma karşı sorumluluğunun bilincinde olması ve icra edilecek hareketin neticelerini ve çevreye vereceği zararı öngörme yetisini haiz olmasıdır. Nitekim Yargıtay bir kararında ‘’yeterli sağlamlıkta olmayan zincirini koparıp, köpek kulübesi ile yol arasında herhangi bir tel örgü veya kapı olmayan yerden sokağa çıkarak ölene havlaması ve hamle yapması nedeniyle ölenin düşüp kafasını yere çarparak yaralanıp ölmesinde, sanığın taksirinin bulunduğunu’’ belirtmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/4475 E. , 2016/3877 K.)
B- Neticenin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı fiil sebebiyle meydana gelmesi:
Taksirle öldürme suçunun oluşumu bakımından yalnızca dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışın bulunması yeterli değildir. Ayrıca bu davranışın kişinin ölümü ile doğrudan ve objektif olarak ilişkilendirilebilmesi gerekmektedir. Yargıtaya konu bir olayda ‘’ Ölenin, elektrik çarpması sonucu yaralandığı ancak hastanede tedavi sırasında yanlış ilaç kullandığı için öldüğü ve elektrik çarpması ile ölüm arasında bağın bulunmaması nedeniyle işveren sanıkların taksirle öldürme suçundan sorumlu tutulamayacağı’’ ifade edilerek beraatlerine karar verilmiştir.(Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/4320 E. , 2016/6683 K.)
C- Neticenin öngörülebilir olması: Fail, hareketini icra ederken fiilin ölüm neticesiyle sonuçlanabileceğini öngörmelidir. Ancak kişinin bir hareketinin neticesini doğru öngörebilmesi için; hayat deneyimleri, yaşı, tecrübesizliği, zekası, eğitim seviyesi gibi etkenlerin çok önemli olduğu unutulmamalıdır. Hakimler, bu etkenleri göz önünde bulundurmak zorundadır. Aksi takdirde silahın ne işe yaradığını bile bilmeyip tetiğe basan 4 yaşındaki çocuğun cezalandırılması gerekir. Yargıtay kararlarında da öngörebilme imkanı; “failin özelliklerinden yola çıkılarak, mensup olduğu sosyal sınıfta yer alan orta zekalı bir vatandaş” esas alınarak tespit edilmektedir.
2. TAKSİR ÇEŞİTLERİ
2.1 BASİT TAKSİR:
Doktrinde bilinçsiz taksir ya da adi taksir olarak da adlandırılan basit
taksir, failin neticeyi öngörebileceği halde ihmali neticesinde görememesi durumunda oluşan taksir halidir. Fail, öngörmesi gereken neticeyi öngöremez ve istemediği neticeye sebebiyet verir. Yayanın, araba çarpması sonucu arabadakilerin yaralanacağını veya öleceğini öngörmesi hayatın olağan akışına göre düşünülemeyeceğinden basit taksir gündeme gelir. Yargıtay'a göre örnek bir olayda; intihar etmek için kendisini hızla gelen otomobilin altına atan ve kazaya neden olan şahsın amacı,
kendi yaşamına son vermek olduğundan, sürücünün yaranabileceğinin önceden öngörebileceğinin söylenemeyeceği gerekçesiyle, taksirin öngörme unsuru gerçeklememiştir, dolayısıyla bilinçsiz taksir gündeme gelir.*
2.2 BİLİNÇLİ TAKSİR:
‘’TCK 22/3: Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.’’ Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Önemle belirtmek gerekir ki neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlikelilik hali, bunu öngörememiş olan kimsenin tehlikelilik hali ile bir tutulamayacaktır. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür (YCGK-K.2014/162). Kanun koyucuya göre öngörebilme, önleyebilmenin önşartını
oluşturduğundan dolayı teori, öngörebilme kriterine fazlaca bağımlı kalmaktadır.* Nitekim taksirin hukuki esası, failin önlenebilir neticeyi önlemediği için cezalandırılmasıdır* Bu nedenle bilinçli taksir durumunda uygulanacak yaptırım, basit taksir durumunda uygulanacak yaptırımdan daha ağır olmakla birlikte cezada geçerli bir artış sebebi olacaktır.
Ek olarak TCK 22/3 maddesinin gerekçesi incelendiğinde “Bilinçli taksiri basit taksirden ayıran özellik, fiilin neticesinin failce fiilen öngörülmüş fakat istenmemiş olmasıdır. Bilinçli taksir halinde hükmedilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacaktır. Böylece bilinçli taksir, iş kazalarını, trafikte meydana gelen taksirli suçları önlemek bakımından caydırıcı etki yapacak ve suçların önlenmesinde yarar sağlayacaktır.” açıklamasına yer verilerek uygulanacak cezanın, bireylerin
hayati tehlikelerinden sorumluluk duygularına kadar uzanması amacıyla böylesine kapsamlı ve caydırıcı nitelikte bir maddenin düzenlendiği ortaya koyulduğu belirtilmiştir.
3. TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇUNDA CEZAARTTIRIMLARI Taksirle öldürme suçu ve akabinde uygulanacak olan ceza TCK madde 85’te hükme bağlanmıştır. Buna göre 85’inci maddenin birinci fıkrası uyarınca ‘’ Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’ 85’inci maddenin ikinci fıkrasında ise taksirle öldürmenin nitelikli hali düzenlenmiştir. Buna göre ‘’Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’ TCK 85. Maddenin uygularken yargıç; mağdur sayısı, suçun işleniş biçimi, suçun özel görünüş şekilleri ve şahsi cezasızlık sebepleri gibi hususları inceler.
3.1 KUSUR
Cezai yaptırım, kusur sorumluluğuna dayanmaktadır. Şu halde kusur, işlediği haksızlıkla ilgili fail hakkında bulunulan bir yargıdır. Kusur yargısının ifade ettiği anlamı şöyle izah etmek mümkündür: Kişi, davranış normlarının gereklerine uygun hareket etme, kurallara uygun davranışı seçme imkanı ve yeteneği varken, haksız davranışı gerçekleştirmeyi tercih etmiştir ve bu yüzden kınanmaktadır.
Taksirli öldürmede ise failden, objektif nitelikteki dikkat ve özen yükümlülüğünü öngörmesi ve hareketlerini bu doğrultuda yönlendirebilmesi beklenebiliyorsa, fail kusurlu addedilecektir.
3.2 İŞTİRAK
TCK 22/5 ‘’ Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.’’ Hükmü ile taksirli suçlara iştirakin olamayacağı ifade edilmiştir. Buna göre failin taksirli hareketine, üçüncü kişilerin kusurlu hareketi eklendiğinde, taksirli suçlara iştirak mümkün bulunmadığından herkes, kendi taksirli eyleminden kusuruna göre ve ayrı ayrı sorumlu tutulacaktır. Dolayıyısla suça iştirak etmek sebebi ile taksirle öldürme suçunda cezada arttırıma gidilemeyecektir.
Failin taksirli hareketine eklenen üçüncü kişinin hareketinin kusursuz olması durumunda nedensellik bağına, neticeyi oluşturacak yeni bir illi seri eklenmediği için taksirli hareketin sahibi sorumlu olur. Örneğin; gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek, hastanın önceki sağlık öyküsünü sormadan penisiline duyarlı hastaya, penisilin içeren bir ilaç yazan doktorun hareketine, eczacının “reçetede yazan ilacı vermek” şeklinde hukuka uygun hareketinin eklenmesinden sonra hastanın ölmesi durumunda, doktorun taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundan sorumluluğu devam eder, reçeteyi yazanın sorumluluğu yoktur*.
3.3 TEŞEBBÜS
Teşebbüs, işlenmesine karar verilen suçun, elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icrasına başlanmasına karşın, elde olmayan nedenlerle tamamlanamamasıdır. Burada ‘’işlenmesine karar verilen’’ ifadesi ile hareketi icra ederken kastın bulunması şartı ifade edilir. Taksirle öldürme suçunda netice, istenmeyen bir durum olmasından dolayı herhangi bir kast unsurunu bünyesinde barındırmaz. Dolayısıyla taksirle öldürmede teşebbüsten söz edilemez.
3.4 İÇTİMA
Taksirle öldürme başlıklı TCK 85. Maddesinin 2. Fıkrasında suçun nitelikli halleri belirlenmiş ve özel içtima hükmü uygulanmıştır. Buna göre failin,birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet vermesi halinde 2 ila 15 yıl arası olmak üzere tek cezaya hükmedilir. Yargıtay, uçak düşmesi sonucu 57 kişinin hayatını kaybettiği kazada, uçuş ekibinin alçalma planlarındaki usulleri doğru uygulamamaları, arazi yapısını ve coğrafi konumu doğru değerlendirememeleri, pilotların eğitimlerinin eksik olması, uçakta birtakım cihazların arızalı olması nedeniyle taksirle birden çok kişinin ölümüne sebep olma suçuna karar vermiştir. (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2010/2357 E., 2010/2913 K.)
İçtima ile bağlantılı olarak zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilir mi sorusuna cevap vermekte de fayda vardır. Zincirleme suç TCK 43. Maddesinde tanımlanmıştır. TCK 43/1’in ilk cümlesindeki ‘’bir suç işleme kararının icrası kapsamında’’ ifadesi ile zincirleme suç hükümlerinin yalnızca kasten işlenen suçlar için uygulama alanı bulacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla taksirle öldürme suçunda zincirleme suç hükümlerine başvurulamaz.
4. TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇUNDA CEZAİ İNDİRİM VE ERTELEME DURUMLARI
Taksirle öldürme suçunda cezai indirim; söz konusu olayın gerçekleşme biçimi,şahsi cezasızlık sebepleri, kusurluluğu etkileyen haller ve hukuka uygunluk sebepleri gibi durumlarda söz konusudur.
4.1 ŞAHSİ CEZASIZLIK SEBEBİ- CEZADA ŞAHSİ İNDİRİM SEBEBİ
‘’TCK 22/6: Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.’’ münhasıran failin kişisel ve ailevi durumunun, artık bir cezanın verilmesini gereksiz kılacak derecede etkilenmiş olması halinde, ceza verilmeyeceği belirtilmektedir.* TCK, taksir açısından şahsi cezasızlık sebebi içerirken, bilinçli taksir açısından cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep düzenlemesi yapmıştır. 22. Maddenin 6. Fıkrası ile kanun koyucu, failin haleti ruhiyesini ön planda tutmuş ve adaletin doğru tecelli etmesine yönelik çalışmasını ortaya koymuştur. Failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak işlediği fiil sonucunda bir aile bireyini kaybetmesi, onun için zaten çok ağır bir ceza anlamına gelir. Bu kişiye tekrar bir ceza verilmesinde suç politikası gereği fayda bulunmadığı gibi, ailesinin diğer fertleri açısından da tekrar bir yıkım etkisi ortaya çıkabilir.* Nitekim TCK 22/6 maddesi, “Örneğin Ülkemizde özellikle kırsal bölgelerde rastlandığı üzere, taksirli suçlarda failin meydana gelen netice itibarıyla bizzat kendisinin ve ailesi bireylerinin ağır derecede mağduriyete uğradıkları görülmektedir. Söz gelimi, köylü kadınların gündelik uğraşları ve hayat zorlukları itibarıyla, sayısı çok kere üç dörtten fazlasına varan küçük çocuklarına gerekli dikkati ve itinayı gösterememeleri sonucu, çocukların yaralandıkları veya öldükleri görülmektedir. Aynı şekilde meydana gelen trafik kazalarında da benzer olaylara rastlanmaktadır. Bu gibi hâllerde ananın taksirli suçtan dolayı kovuşturmaya uğraması ve cezaya mahkûm edilmesi, esasen suçtan dolayı evladını kaybetmesi sonucu uğradığı ızdırabı şiddetlendirmekle kalmamakta, ayrıca, ailenin tümüyle ağır derecede mağduriyete düşmesine neden olmaktadır”. Şeklinde gerekçelendirilmiştir.
Ancak burada soru işareti oluşturan bir husus vardır ki o da kanun maddesinde geçen ailevi ilişki derecesinin hangi düzeyde olacağının belirtilmemesidir. Yargıtay içtihatlarında failin; yeğenini, amcaoğlunu, eşinin kardeşini, ve eniştesini cezaya hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağduriyete sebebiyet verecek yakınlıkta sayılmamıştır. Buna karşılık Yargıtay, “ölenin amcası olan sanığın, ekonomik ve ailevi nedenlerle aynı evde yaşadığı ve yakın ilişkilerinin bulunduğu gerekçesiyle şahsi cezasızlık sebebinden yararlanabileceği” içtihadında bulunmuştur*
Yine aynı kanun maddesinde bilinçli taksirle işlenen suçta cezanın altıda bire kadar indirilebileceğini ifade etmiştir. Suçun bilinçli taksirle işlenmesi yalnızca kovuşturma aşamasında değil soruşturma aşamasında da önem arz eder. Basit taksirin aksine bilinçli taksirle öldürme suçunda Cumhuriyet savcısı, CMK’nun 171 inci maddesi uyarınca kovuşturmaya yer olmadığı kararı veremeyecektir.
4.2 HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI (HAGB)
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, fail hakkında verilen mahkumiyet hükmünün 5 yıl süre ile hüküm doğurmaması ve bu süre sonunda cezanın kendiliğinden düşmesiyle sonuçlanan faile ikinci bir şans veren ceza hukuku kurumudur. Bilinçli taksir halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması ceza miktarı nedeniyle mümkün değildir. Taksirle adam öldürme suçu halinde ise ceza miktarı 2 yıl veya altında olduğunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) mümkündür. Buna ilaveten fail, 5 yıl süre içinde denetim altında tutulur. Belirlenen denetim süresi boyunca sanığın yeni bir suç işlememesi gerekir. Denetim süresi içinde fail, şartları yerine getirdiği takdirde denetim süresi sonunda dava düşer. HAGB kararı verilmesi için mağdurun ölüm nedeniyle uğradığı maddi zararın karşılanması zorunludur. Mağdurun zararı giderildiği taktirde mahkeme tarafından HAGB kararı verilebilir.
4.3 ADLİ PARA CEZASI
Kural olarak kasten işlenen suçlarda 1 yıl ve daha az olmak şartıyla hükmedilen cezalar adli para cezasına çevrilebilir. Taksirli suçlarda ise cezanın miktarı fark etmeksizin adli para cezasına çevrilebilir. Ancak bir istisna vardır ki o da bilinçli taksirde işlenen suçlarda hapsin adli para cezasına çevrilmesi için cezanın 1 yıl ve daha az süreli olması şartıdır. Dolayısıyla bilinçli taksirle adam öldürme suçunu işleyen kişi 1 yıldan fazla ceza alırsa para cezasına çevrilemez. Ancak bilinçsiz taksirle insan öldürme durumunda ceza miktarı fark etmeksizin adli para cezasına çevrilebilir. *
4.4 ZAMANAŞIMI
Taksirle ölüme neden olma suçu zamanaşımı 15 yıl olarak tespit edilmiştir. Savcılığın resen soruşturma başlatabildiği dolayısıyla şikayetin aranmadığı taksirle öldürme suçunda savcılık 15 yıl içinde soruşturma başlatmazsa dava zamanaşımına uğrar.*
4.5 CEZA ERTELEMESİ
Taksirle ölüme neden olma suçu ceza ertelemesi yapılabilen bir suç tipidir. Ceza ertelemesi yapıldığında hükümlü kişi denetim altında bir süre kalır. Ceza denetim altındayken cezaevinin dışında çekilir.
Faile verilen ceza 2 yıl ve altında olduğunda erteleme hükümleri ile ilgili diğer koşullar da sağlanmış ise ceza ertelemesi taksirle ölüme neden olma suçu için uygulanabilmektedir. Taksirle ölüme neden olma suçu etkin pişmanlık kapsamı dışındadır. Ayrıca taksirle öldürme suçu uzlaşma hükümleri için de uygun bir suç değildir.*
5. TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇUNDA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
Taksirle ölüme neden olma suçu işleyen fail aleyhine, mağdur yakınlarının (anne,baba, eş, çocuklar, kardeşler vb.) maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı vardır.
Tazminat davası açılmasını sağlayan durumlar ise istenmeyen ölümün fail tarafından gerek becerilerini aktif kullanamaması gerek yeterli önlemlerin alınmaması gerek kural ihlali sebebiyle olabilir. Ölüm, hatalı doktor uygulamasından kaynaklanmışsa, fiili işleyen doktora karşı tıbbi malpraktis sebebiyle tazminat davası açılabilir. Ölüm, iş kazasından kaynaklanmışsa iş sahibine karşı iş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir. Ölüm, trafik kazasından kaynaklanmışsa trafik kazasından kaynaklanan tazminat davası açılabilir.
5.1 TIBBİ MALPRAKTİS VE TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇU
Doktor hatası, diğer bir deyişle tıbbi malpraktis, hastaya tıbbi uygulama yapılırken dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı uygulama yapılması veya mesleki bilgi yetersizliği veya acemilik nedeniyle yanlış uygulama yapılmasıdır. *
Doktor ile hastası arasındaki ilişki vekil-müvekkil ilişkisidir. Doktor hastasının kişisel özelliklerine en uygun tedaviyi seçmeli, hastanın zarar görmemesi için hem mesleki hem de genel hayat tecrübelerine göre alınması gereken tüm önlemleri almalı, uygulama sırasında yeni bir sorunla karşılaştığında sorunu ortadan kaldırmak için titizlikle araştırma yapmalı, her türlü koruyucu tedbiri aldıktan sonra yeni bir uygulama yapmalıdır.
Doktor hatası neticesinde hasta ölmüşse; doktor, taksirle ölüme neden olma iddiasıyla yargılanır. Doktorun yaptığı tıbbi uygulamanın tıp bilimin gereklerine uygun olup olmadığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan bilimsel bir rapor alınarak tespit edilir. Doktor hatası, hangi nedene dayalı olursa olsun yapılan uygulama hatalı ise doktor, taksirle ölüme neden olma suçundan cezalandırılır. Örneğin, ameliyat sırasında hastasının midesinde gazlı bez unutan ve gelişen komlikasyonla hastanın ölümüne neden olan doktor, taksirle ölüme neden olma suçu nedeniyle cezalandırılır.
Doktor hatası neticesinde ölüm meydana geldiğinde, fiili işleyen doktora karşı tıbbi malpraktis sebebiyle tazminat davası açılabilir. Nitekim yargıtay bir kararında Erciş Devlet Hastanesi acil servisine yaralı olarak getirilen …‘a ilk müdahalenin nöbetçi doktor olan sanık tarafından yapıldığı, röntgen çekilmesine, serum takılmasına ve açık olan yaralar için pansuman yapılmasına karar veren sanığın, ağrılarından şikâyetçi olan ve bir defa da kusan …‘ı serumu bittikten sonra taburcu ettiği, yakınları tarafından ayaklarından ve omuzlarından tutularak araca bindirilen …‘ın eve gittikten çok kısa bir süre sonra bilincini kaybetmesi üzerine tekrar hastaneye getirildiği, sanık tarafından yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybettiği olayda; sanığın meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulamayacağı, bununla birlikte Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliğinin 24. maddesinin 2 ve 3. fıkraları gözetildiğinde sanığın, genel beden travmasına ve çoklu kemik kırıklarına maruz kalmış öleni stabilizasyonu sağlanıncaya kadar ve tıp çevrelerinde genel olarak kabul gördüğü şekilde yirmidört saat müşahede altında tutması veya başka bir sağlık kuruluşuna sevk etmesi gerekirken, beş saat sonunda taburcu ederek evine göndermesi suretiyle görevinin gereklerini yerine getirmekte ihmal gösterdiği, bu haliyle eyleminin TCK’nun 257/2. maddesinde düzenlenen görevi ihmal suçunu oluşturduğu ve bu suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın eyleminin taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçu kabul edilerek TCK’nun 85/1. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar : 2017/278)
5.2 TAKSİRLE ÖLDÜRMEYE SEBEP OLUNAN İŞ KAZASI ÖLÜMLERİ
İş kazası, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 13 maddesinde tanımlandığı üzere,Taraflar arasındaki çalışma ilişkisinin iş sözleşmesine dayanması hâlinde, işçi işveren ilişkisi söz konusu olacak, bu durumda işin görülmesi sırasında meydana gelen olaylarda işçinin ölümü ya da yaralanmasıyla sonuçlanan olaylar iş kazası sayılacak, işverenin sorumluluğu
ise iş ve sosyal güvenlik hukuku mevzuatından kaynaklanan iş sağlığı ve güvenliğini sağlama yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğine göre belirlenecektir. İşverenlerin ve işçilerin yükümlülükleri başlıklı 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.* Buna göre Yargıtay bir kararında; Ölenin sanığa ait depoda çalıştığı sırada meydana gelen ve ölümle neticelenen olayın 5510 sayılı Kanun’un 13. maddesi kapsamında bir iş kazası olduğu, işveren sıfatı bulunan sanığın, çatı kaplaması üzerine çatı merdiveni veya kalas uzatılıp yürüme yollarının yapılmasını, çatının tepe kısmına çelik halat gerilerek ölenin bu halata bağlanacak bir emniyet kemeri ile çalışmasını sağlamadığı, iş sağlığı ve güvenliğine yönelik mevzuatta öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmemek suretiyle dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak öngörülebilecek neticeyi öngörmediği ve söz konusu olayın meydana geldiği, bu nedenle sanığın meydana gelen ölüm olayında kusurunun bulunduğu kabul edilmelidir.
5.3 TAKSİRLE ÖLDÜRMEYE SEBEP OLUNAN TRAFİK KAZALARI
Trafikte araç kullanan kişinin kurallara uyma, tehlikeleri öngörebilme ödevi vardır. Bu ödevini yerine getirme imkanı varken yerine getirmemişse ve başkasına zarar verilmişse taksirli suçtan söz edilir.
Tüm yolların karla kaplı olduğu bir havada kabak lastikte trafiğe çıkan sürücünün yaptığı kaza ile yaralamaya veya ölüme sebep vermesinde, kalabalık bir kavşakta kendisine kırmızı yanar yanmaz kavşağa yüksek hızla girmek ve kazaya yol açmak halinde, aracın istiap haddini aşan yüklemenin yapılarak yokuş aşağı inerken freninin patlaması neticesinde ve alkollü araç kullanımı neticesinde ortaya çıkan kazalarda bilinçli taksir söz konusudur.
Yargıtay Yüksek Ceza Gene Kurulun 10/05/2016 gün, 2016/250 K sayılı ilamında; bölünmüş yolda ters yöne girerek emniyet şeridinde farları açık biçimde seyreden ve 2,70 promil alkollü olan sanığın, aynı yolda kendilerine ayrılmış kısımda seyreden katılan Hasan’ın aracına çarparak araçta bulunan katılanların yaralanmasına, ve Serpil’in ölümüne neden olduğu olayda; sanığın uyarıcı yön levhaları ve çizgilerin usulüne uygun olarak bulunduğu yolda, karşı yönden gelen trafik araçlarının kullandığı bölüme bilerek girdiği, ters yönde olduğunu bilmesine rağmen aracını sürmeye devam ettiği, karşı istikametten gelen bir araca çarparak yaralama ya da ölüme neden olabileceğini öngördüğü halde tecrübesine, şoförlük yeteneklerine, gece olması nedeniyle trafiğin az olacağına, özellikle de şansına ve karşı yönden gelenlerin kendilerini koruma yönünde dikkatli davranacaklarına güvendiği, böyle bir zanla objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek öngördüğü ancak istemediği neticeye neden olduğu, meydana gelen sonucu kabullenmediği ve arzulamadığı anlaşıldığından; gerçekleşmesini istemediği ancak öngördüğü sonucun meydana gelmesini engelleyecek şekilde objektif özen yükümlülüğüne uygun davranmayan sanığın bir kişinin ölümüne birden fazla kişinin yaralanması ile sonuçlanan eyleminde bilinçli taksirle hareket ettiği sonucuna ulaşmıştır.”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2017/3458 E., 2017/7091 K. sayılı, 05.10.2017 tarihli bir başka kararına göre; Sanık hakkında tayin edilen temel cezanın bilinçli taksirle artırılması sırasında, bilinçli taksir oluşturan ihlalin yalnızca kırmızı ışık ihlalinden ibaret bulunduğu gözetilmeksizin, TCK'nın 22/3. maddesi uyarınca temel cezanın 1/3 oranı yerine 1/2 oranında artırılmak suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini..." şeklindedir.
Comments